38
HABERLER
Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben ‘67 kuşağıyım. Eskişehir Anadolu
Lisesi’nden 1985 yılında mezun olup, 1990
yılında Boğaziçi Üniversitesi Makine Mü-
hendisliği Bölümü’nde lisans derecemi ve ar-
dından da Marmara Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisansımı
tamamladım. Bu ilk akademik adımları taki-
ben, profesyonel gelişimimi de destekleyebil-
mek adına ve iş hayatımda ihtiyaç duydukça
özellikle yöneticilik ve liderlik konularında
kendimi sürekli geliştirmeye özen göstere-
rek, Northwestern University, Kellogg Scho-
ol of Management ve Stanford University’de
Executive Management ve Leadership konu-
ları üzerine ileri eğitimler almaya devam et-
tim. Mezun olur olmaz Koç Holding’de, oto-
motiv şirketleri faaliyetlerini koordine
etmekle görevli Otomotiv İkmal Koordinas-
yon Grubu’nda çalışmaya başladım. Koç
Holding’in sahip olduğu Ford-Otosan, Tofaş,
Otoyol, Otokar, Türk Traktör ve Karsan gibi
otomotiv şirketlerinin satın alma faaliyetle-
rinin koordinasyonu, M&A birleşme ve dev-
ralma çalışmaları, şirket bazlı verimlilik, yan
sanayi değerlendirme ve geliştirme çalışma-
larını yürüten bu birimde dolu dolu bir 10 yıl
geçirdim. Burada, otomotiv sektörünün dua-
yenleri ile çalışma fırsatım oldu. Kariyerimin
ilk 10 yılını merkezi yapılanma çatısı altında
tamamlamış bir profesyonel olarak, biraz da
işin mutfağını tecrübe etme arzusuyla önce
Fiat’ın yan sanayi grubu olan Magneti Ma-
relli ve Koç Grup ortaklığıyla Bursa’da kurul-
muş olan Mako Elektrik Sanayi ve Ticaret
A.Ş.’ye, oradan da Koç-Fiat ortaklığında ku-
rulup otomotiv ve makine imalat sektörleri-
ne motor blokları ve silindir kafaları dahil
olmak üzere pek çok işlenmiş demir döküm
- alüminyum döküm parça ve alüminyum
jant üretimi gerçekleştiren Döktaş Döküm-
cülük Ticaret ve Sanayi A.Ş.’ye geçtim. Özel-
likle Döktaş, muazzam bir okul oldu benim
için. Çoğu zaman gözden kaçar ama döküm-
cülük, tarihte bilinen en eski mesleklerden
biridir. İnsanlar ateşi keşfettikten sonra, MÖ
7700 yıllarında bakır ile başlayarak metallere
önce şekil vermeyi, sonra da kalıba dökmeyi
öğrendiler ve böylece hayatlarını kolaylaştı-
ran, hatta devam ettirmelerine imkân veren
pek çok eşyayı/parçayı/silahı yapabilir hale
geldiler. Böyle köklü bir süreç, bir de
Döktaş’ın Avrupa’da ve lokalde ün salmış ye-
tenekleri ve tecrübeleriyle birleşince hızlı ve
heyecanlı bir öğrenme serüveni içinde bul-
dum kendimi. Burada çalışırken Koç Grubu,
yeniden yapılanma çerçevesinde Döktaş’ı
Kuzey Avrupalı bir grup olan Componenta’ya
satma kararını verince, ben de Döktaş ile bir-
likte grup ve bayrak değiştirmiş oldum.
O halde yaklaşık 16 yıllık bir Koç Grubu
ve otomotiv deneyiminiz var. Peki ara-
dan geçen onca zamana rağmen, hâlâ
sizi heyecanlandıran, şaşırtan gelişme-
ler oluyor muydu?
Evet, dolu dolu geçen bir 16 yıl. Geriye dö-
nüp baktığımda aslında anlıyorum ki deği-
şim benim için daha yeni başlıyordu. Zira
şirket Koç Grubu’ndan Componenta’ya geç-
tikten yaklaşık 6 ay kadar sonra genel mü-
dürlüğe terfi etmiştim ve kurumsallık konu-
sunda dünyanın en iyi uygulama örnekleri
arasında gösterilen Kuzey Avrupa mayasıyla
ve yepyeni bir kurumsal kültür çatısı altında
açık fikirlilik, kurumsal yönetişim ve şeffaf-
lık prensiplerine dayanan müthiş bir değişi-
me, satın alma sonrası yeniden yapılandırma
çalışmalarına liderlik edecektim. Üstelik
Türkiye’deki operasyonlardan sorumlu baş-
kan yardımcılığı görevimin yanı sıra grubun
icra kurulunda da bulunuyordum ve şirketin
küresel yönetiminde söz sahibi olduğum ka-
dar sorumluluklarım da artmıştı. Benim için
hakikaten zor, ama bir o kadar da öğretici ve
profesyonel gelişimimin yanı sıra bireysel ge-
lişimimi de tetikleyen ve destekleyen bir dö-
nem yaşadım. Onca tecrübe, onca profesyo-
nel serüvene rağmen değişmeyen tek şeyin
değişim olduğuna tanıklık etmek ve tüm bu
değişim süreçlerini aktif olarak yönetiyor ol-
mak beni muazzam heyecanlandırıyordu.
Ardından, 2012 yılında Egeli bir grup olan
İnci Holding’den, Grup CEO’su olmak üzere
teklif aldım. Jant ve akü üretiminde ulusla-
rarası ölçekte bir holding olan İnci Grubu,
otomotivin yanı sıra lojistik, minibar üreti-
mi, atık yönetimi, sigortacılık ve satış sonra-
sı dağıtım alanlarında da faaliyet gösterir.
Grubun öne çıkan özelliklerinden bir diğeri
ise, tabanı sağlam bir aile şirketi olmakla be-
raber, kurumsallaşma yolunda da önemli
adımlar atmış bir şirket olmasıdır. Bu gru-
bun başına geçmek, benim için hem otomo-
tiv sektörünün dışına çıkma, hem de hizmet
ve üretim endüstrisini tanıma şansı anlamı-
na gelecekti. Bu beklediğim ve istediğim bir
açılımdı ve teklifi kabul ettim. 2012 yılında
vakit kaybetmeden ailece İzmir’e yerleştik ve
İzmir’i çok sevdik. İnci ile beraber ilk defa
kurumsal zırhın dışına çıkıp, ne kadar ku-
rumsallaşmış olsa da, bir aile şirketinde ça-
lışmanın ne demek olduğunu öğrenerek kişi-
sel gelişimime katkıda bulunma fırsatım
oldu. İzmir, kendisiyle barışık, bir o kadar da
doğal ve keyifli bir şehir. Yeni şehrin enerjisi,
yeni görevin heyecanıyla ilk işim 5+5 yıllık
bir strateji çalışması yapıp, şirketin operas-
yonel ve organizasyonel dönüşümünü tetik-
leyecek tüm öncelikli unsurları belirlemek
oldu. Takip eden yıllarda da hazırladığımız
uygulama planını başarılı bir şekilde hayata
geçirip, şirketin yeniden yapılandırılmasını
tamamlamanın yanında yaklaşık 2 yıl içinde
2 tanesi Japon, 1 tanesi Avusturya menşeli 3
tane şirket birleşmesi gerçekleştirdik. O yıl-
larda müthiş bir enerjiyle çalışan tutku dolu
bir ekip kurmak ve o ekibi doğru motive edip
hedefe yönlendirmek, bu planları hayata ge-
çirmeyi mümkün kılan anahtar başarı faktö-
rü idi.
Tekfen’den teklif geldiğinde ne hissetti-
niz? İlk reaksiyonunuz ne oldu?
Gübre yepyeni bir alandı benim için. Daha
önce otomotiv başta olmak üzere farklı en-
düstriyel üretim süreçlerinde bulunmuş ve
üretim, satış, dağıtım ve kurumsal yapıları
yönetmiştim. Ancak gübre üretimi ve tarım
sektörü daha önce temas etmediğim bir alan-
dı benim için. İlk görüşmelerimizde ziyade-
siyle üzerinde durduğumuz ve açık yüreklilik-
le detaylandırdığımız konulardan bir tanesi
de bu oldu Holding yönetimi ile birlikte. El-
bette Tekfen çok saygıdeğer bir isimdi benim
için ve Toros da bir sektör lideri. Üstelik Mu-
rat (Gigin) Bey’in Yönetim Kurulu Başkanı
olmasıyla birlikte yepyeni bir vizyon dile gel-
miş ve bu vizyonun anahtar kelimesi de yine
bana müthiş heyecan veren “değişim” olmuş-
tu. Burada düpedüz değişimi yönetmekten
bahsediyoruz aslında. Dolayısıyla Murat Bey
ve Osman (Birgili) Bey bana, “Gel beraber ça-
lışalım” dediklerinde müthiş bir adrenalin ve
motivasyon kaynağı olmuştu bu “değişimi
yönetmek” konusu benim için. Hızlı bir mev-
cut durum analizini takiben, öncelikli hede-
fin şirketin içinde bulunduğu yönetsel ve or-
ganizasyonel iyileştirmeler olduğunu fark
ettim. Ancak bu kritik adıma ek olarak, bir
başka kritik öncelik ise şirketin yeniden yapı-
landırılarak sürdürülebilir büyümesinin sağ-
lanması hedefiydi. Bu bir o kadar öncelikli ve
Onca tecrübe, onca profesyonel serüvene
rağmen değişmeyen tek şeyin değişim olduğuna
tanıklık etmek ve tüm bu değişim süreçlerini
aktif olarak yönetiyor olmak beni muazzam
heyecanlandırıyordu.
SÖYLEŞİ