29
D
aha önce İstanbul’da plazalarda çalışır-
ken GAT’ta ilk kez “konteyner ofis”le ta-
nışan Volkan Ersoy, “denemek” amacıy-
la başladığı bu görevde tam 9 yılını doldurmuş.
İş görüşmeleri yaptığı sırada, Tekfen’e karşı
dava alan bir avukat arkadaşının bile kendisine,
“Tekfen ise gir” dediğini söyleyen Ersoy, GAT’ta
daha önce hiç bilmediği bir dünyaya adım attı-
ğını belirtiyor.
Eski işimden askerlik dolayısıyla ayrılmıştım.
Askerden sonra aynı şirkete dönebilirdim, ama
başka bir fırsat varsa değerlendirmek istedim.
Çünkü eski şirketimde tekrar başlarsam, bir
daha dışarıda ne var diye bakmayacağımı bi-
liyordum. O sırada, “Tekfen İK çalışanı arıyor”
diye duydum. Görüştük. Bir ay sonra Gülhiz (İle-
ri) Hanım aradı ve “Bizce olumlu ama Adana’da-
ki personelcimiz Umman’a gidecek. Seni orada
istiyoruz. Bir düşün,” dedi. Askerliğimi Adana’da
yapmıştım ve kendi kendime, “Adana’ya bir daha
da gelmem!” demiştim. Ama Gülhiz Hanım, “Bir
sene çalış, bakalım,” dedi. Ben de, “Denemekten
zarar gelmez,” diye düşündüm. Bu lafımın üze-
MEĞERADANA
GÜZEL BIR ŞEHIRMIŞ
VOLKAN ERSOY
İnsan Kaynakları ve İdari İşler Şefi
rinden tam9 sene geçti. İlk yıl bazı zorluklar oldu
tabii. Tek başıma gelmiştim. Sonra evlendim. En
güzeli ise, “Adana’ya bir daha gelmeyeceğim,”
deyip 1,5 ay sonra yine Adana’da olmamdı. Ta-
bii askerdeyken gördüğüm Adana ile sonradan
gördüğüm Adana bambaşka yerlerdi. Meğer
Adana güzel bir şehirmiş. Bana, “İstanbul’dan
Adana’ya neden geldin?” diye sorduklarında,
Boğaz’a karşı kaç defa balık yediğimi düşünü-
yorum. Bunu yaptığım her ay geçim sıkıntısı
çekerdim. Adana’da ise, “Haydi yemeğe çıkalım”
dediğiniz zaman en iyi yer neresi ise oraya gi-
dersiniz ve o ay geçinmeye devam edebilirsiniz.
DAHAÖNCE HAYATIMDAHIÇ
KONTEYNEROFIS GÖRMEMIŞTIM
GAT’ta insan kaynakları bölümünde çalışmanın
kolaylıkları da zorlukları da var. Ben daha önce
İstanbul’da Kanyon’daki bir ofiste çalışıyordum.
Ofisim, Boğaz’da köprüleri görüyordu. Daha
sonra Tekfen’le konuştuk, anlaştık. Ben daha
önce hayatımda hiç konteyner ofis görmemiş-
tim. İlk başta burayı revir zannettim. İşe başladık-
tan sonra yönetimin ve Numan (Usluoğlu) Bey’in
büyük desteğini aldım. Merkezde olduğunuz
zaman daha çok sistemler üzerinden çalışıyor-
sunuz. Burada ise bire bir insanlarla diyalog ku-
ruyorsunuz. Doğrudan olayın içine giriyorsunuz.
Onlarla her an temas halindesiniz. Daha önce
yaptığım işin de adı “İnsan Kaynakları”ydı, bura-
da da adı “İnsan Kaynakları”. Ama aslında bam-
başka bir şey. Burası iyi, orası kötü anlamında
söylemiyorum. Elma ve armut gibi.
İlk geldiğimde beni burada en şaşırtan şey insan
profili oldu. Mavi yakalı çalışanları İstanbul’da da
eğitimlerden dolayı biliyorduk. Ama bizim bura-
daki tamir bakım ustaları en az 4-5 projede çalış-
mış, yabancı ülkeler görmüş ve Tekfen’de 25-30
yılını geçirmiş insanlar. Dışarıdan baktığınız za-
man kaynak işi yapan, evinden işine gelip giden
kişiler gibi görünürler, ama işin aslı öyle değil.
Buradaki ustanın dünya ile ilgili bir fikri var. Beni
her konuda şaşırtırlar. Maaş bordro hesaplama-
sını benden iyi yapan ustalarımız var. İstanbul’da
mavi yakalıya bakış açımız kısıtlıymış. Bunu bu-
rada anladım.
ŞIKÂYETINI YAZACAK, AMAAKLINA BIR
ŞEY GELMIYOR KI!
Yeni işe başladığım dönemde bir gün bir tamir
ustası geldi ve “Yanlış anlamayın! Benim artık bir
işe ihtiyacım yok. Sayenizde ev ve araba aldım.
Çocuklarımı evlendirdim. Ücret ne verirseniz
verin, ben artık Tekfen’de ne yapabilirim, nasıl
faydalı olabilirim?” dedi. Bu olay beni çok etki-
lemişti, iyi hissettirmişti. Burada insanların ileti-
şimi çok iyidir. Direkt, endirekt ayrımı yoktur. Bu
da Numan Bey’den kaynaklanan bir durumdur.
Soyunma odaları yaptık. Duvarların rengine ka-
dar arkadaşlarımıza sorduk. Bu, Numan Bey’in
özel isteğidir. Böyle olunca çalışan da mutlu
oluyor. Buradaki arkadaşlara şikâyet kutularına
bir şeyler atın diye ısrar ediyoruz. Arkadaşlar ise,
“Şikâyet edecek bir şey yok” diyorlar. Numan
Bey, “Arkadaşlar ne olur yazın” diyor. Yazacak,
ama aklına bir şey gelmiyor ki!