Background Image
Previous Page  25 / 52 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 25 / 52 Next Page
Page Background

25

pek severlermiş; sevmeyen yabancı hiç görmedim zaten. O andan

itibaren bizi el üstünde tutup, civarda olan biten etkinlikler hak-

kında elimize gün be gün liste tutuşturdular. Bugün bit pazarı, şu

gün bira festivali, o gün akşam açıkhava sineması ya da Como

meydanında bando müziği...

Como ters Y şeklinde, ince upuzun bir göl. Y’nin sol bacağının gü-

ney ucunda da Como şehri var. Köyümüz Blevio ise, Como’dan 3

kilometre uzakta, gölün yamacı boyunca yemyeşil ağaçların altın-

da uzanan daracık bir yolun üzerinde. Evimiz “Tivano” adını, göle

hâkim bir kuzey rüzgârından alıyor. Kaldığımız sürece pek bir

rüzgâr esmedi ve İstanbul serinlerken orası ısındı. Yani sıcaktan

kaçarken sıcağa yakalanmışız.

Yol yorgunluğuyla deliksiz geçen bir gecenin ardından, güneşli bir

sabaha uyandık. Kahvaltılık almak için, sonradan komşumuz ol-

duğu anlaşılan bakkal Dino’ya kadar 300 metre yürüdük ve taze

ekmeğimizi, şarküteri ile peynirlerimizden önce birer dilim tada-

rak aldık. Dino’nun tavsiyesiyle yerel bir peynir türü olan

Taleggio’yu o kadar sevdik ki, İstanbul’a koca bir teker ile döndük.

Camembert’e benzeyen, yumuşak kıvamlı, leziz, kabuğu hafif küf-

lü bir peynir. Akşam yemeği için elimiz Barilla kutusuna uzanınca,

Dino’nun kaşları çatıldı ve “Ev yapımı taze makarna dururken,

kutulusu alınır mı?” benzeri bir cümle kurdu, tabii İtalyanca.

Onun çat pat (patı fazla olabilir) İngilizcesi ve benim Fransızca-

dan türetme İtalyancam sayesinde gayet iyi anlaştık.

Ertesi gün dükkânın müdavimiydik. Bakkalın hemen yanı caffé,

yani köyün kahvesi. Tüm emekli amcalar ve teyzeler orada. Bakkal

çıkışı bir kahve molası şart. Başımızla hafif bir selam veriyoruz.

Köpüklü, sert ama asla acı olmayan taptaze espresso bir Euro. İçi-

yoruz. Daha doğrusu dikiyoruz, çünkü orada makbul olan o. Ar-

Bölgenin en belirgin mimari

özelliği, dev bahçeler içinde,

çoğu 19. yüzyılın sonlarına

tarihlenen muhteşem

malikâneler, yani İtalyanca

“villa”lar. Özel mülkiyet olan

da var, otel ya da eğlence

mekânına dönüşen de. Ama

hepsi aynen korunmuş,

birbirinden bakımlı, ihtişamlı.