Background Image
Previous Page  40 / 56 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 40 / 56 Next Page
Page Background

40

dan destekleme alımları yapıldı. Yurtdışına tarım eğitimi görmek için

öğrenci göndermenin yanında, ziraat memurları ve öğretmenler hız-

landırılmış kurslarla, köylüye bilgi götürecek tarım teknisyenleri ola-

rak eğitildi.

Bu gibi çabalar, Çukurova’nın yeniden yükselmesini sağladı.

Türkiye’de tarımda makineleşmenin başladığı ilk yerlerden biri olan

Çukurova’da, özellikle 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti

(DP) döneminde büyük gelişmeler sağlandı. Marshall Planı ile başla-

tılan kalkınma hamlesi ile karasaban ve öküzün yerini modern zirai

makineler alırken, adeta bir üretim patlaması yaşandı.

O dönemde Adana Çiftçi Birliği Başkanlığını yapan Fazlı Meto, eski-

den beri ziraatı az çok motorlaşmış olan Çukurova’nın “Marshall

Planı’ndan en geniş ölçüde istifade etmiş olmasını gayet tabii” görül-

mesi gerektiğini belirtiyor ve Çukurova çiftçisinin traktör ve ziraat

aletlerini elde etmek imkânına sahip olur olmaz bundan en geniş şe-

kilde yararlandığını söylüyordu.

Kendisi de bir Çukurovalı olan Yaşar Kemal ise, ihtiyacı olan olma-

yan herkesin bir traktör edinme sevdasına düştüğü bu hareketi bir

tür “oburluk” olarak nitelendiriyordu. Ünlü yazar, mevsimlik işçinin

Anadolu’da en yoğun olduğu bölge olan Çukurova’da işsiz kalan ta-

rım işçilerinin dramını, bir köylünün ağzından şöyle kaleme alıyor-

du:

“Artık tamamen halimiz müşküle sardı. Yapacak hiçbir iş kalmadı.

Bundan sonra Çukurova’da topraksız insan yaşayamaz. Her işi maki-

ne yapıyor. Bize traktör sürücülüğü bile düşmüyor. Çünkü herkes

kendi traktörünü kendisi sürüyor. Bu böyle giderse çoluk çocuk hep

aç öleceğiz.”

Çukurova’nın yükselişindeki bir diğer faktör de sulama altyapısının

geliştirilmesiydi. 1956 yılında Seyhan Barajı’nın açılması ve 1970’li

yıllarda sulama kanallarının devreye girmesi ile birlikte sulanabilir

arazide büyük artış sağlandı. 1980’li yıllarda ise ikinci ürün uygula-

masına geçildi. Böylece 1,5 milyon dekar alanda soya, mısır ve yer

fıstığı ekimine başlandı. 1930-40 yıllarında tarıma ve tüketime daya-

lı sanayileşme ile başlayan sanayi faaliyetleri de zamanla büyük öl-

çekli fabrikalar olma sürecine girdi.

Çukurova’nın Romancısı

Ç

ukurova’da doğup büyüyen, yazım hayatına da

Çukurova’da adım atan Yaşar Kemal, romanlarında,

bağrından doğduğu bu bölgeyi hem güzellikle-

riyle hem de olanca zorluğuyla iki farklı şekilde tarif

eder. Usta yazarın

Yer Demir Gök Bakır

’da betimlediği

Çukurova, dünyanın belki de en güzel baharının yaşan-

dığı yerdir:

Bozkırda bahar çıldırmıştı. Her yılkinden bin beter. Kaya-

lar, sular, dağ taş, yer gök yemyeşildi. Ve orman tepeden

tırnağa kokuyordu. Ninnileniyordu. Bir sürü de ak kuş

doldurmuştu dalları. Bozkırın baharı geç gelir. Çiçekleri

de daha geç açar. Çiçeklerin sapları bir parmak boyunda

var yok, kısa, küt olur. Bozkır çiçeklerinin renkleri alabil-

diğine parlaktır. Kırmızıysa, böyle bir kırmızı hiçbir yerde

görülmüş değildir. Sarısı, mavisi, turuncusu da öyledir.

Gece karanlığında bile gözükürler. Kokuları keskindir. Bu

yüzden, üstünde çiçek olsun olmasın, eğil, bozkır top-

rağını kokla, mis gibi kokar. Bir avuç toprak alıp koynuna

koy, günlerce acı, keskin, baş döndürücü bozkır çiçekle-

riyle kokarsın. İyicene, çıkmamacasına toprağa sinmiştir

koku.

Ama Çukurova demek, yalnızca bahar demek değildir.

Yaşar Kemal, bu coğrafyanın ekmeğini topraktan kaza-

nanlara getirdiği zorluklarını ve hayatını güneş altında

pamuk toplayarak, tarım işçiliği yaparak kazananların

yaşadığı dramı,

Ölmez Otu

’nda şöyle anlatır:

Çukurova tekin değildir. Bir uçsuz bucaksız düzlüktür.

Bataklıktır, büklüktür, akarsular, ulu denizlerdir. Bulut

örneği gelen sivrisinekler... Çukurova bir sonsuz aklıktır.

Göğe yükselmiş, ulu devler gibi ayağa kalkmış yürümüş,

bin bir renkli ulu devlercesine uçan, akan toz direkleri-

dir. Çukurova sarı sıcaktır. Toz

dumandır. Otsuz ağaçsız, yan

yana ördolmus bir belalı toprak-

tır. Sıtmadır, hastalıktır. Sızlayan

kemik, akan terdir. Otomobildir,

traktör, biçerdöver, konuşma-

yan, sırasında yalnız bağıran,

insanüstü bir yaratık, pamuktan

el, ipek ten, ibrişim saçtır. Hasır

şapka, ak libas, kara gözdür.

Tekin değil, tekin değil... Yeşil bir

ejderhadır.

DOSYA