Background Image
Previous Page  103 / 107 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 103 / 107 Next Page
Page Background

101

Tekfen kültürünün

başladığı nokta

Arzu Dodurga

Ben işe girdim, birkaç yıllığım daha, ama o

zaman üç patronumuzun üçü de, Feyyaz

Bey, Necati Bey ve Nihat Bey görevlerinin

başındalar. Rahmetli Necati Bey aralarında

en ciddi, en mesafeli olanı. Yanına girenlerin

son derece çekindiği bir isim. Eh tabii, siz

de yeniyken bunları duyup bir tedirginlik

hissediyorsunuz. Bir gün, o çıkacakmış

kapıdan, ben de gireceğim. Tesadüf yani.

Kafamı kaldırmamla birlikte karşı karşıya

geldik. Tabii o duyulanlardan ben korktum.

Ceketini ilikledi ve kenara çekilip bana yol

verdi bir el işaretiyle. Ben gene kaldım,

“Yok, siz buyurun,” dedim. “Olur mu?” dedi,

“Öncelik bayanlarda!” Ben teşekkür ederek

yanından geçtim. O zaman birçok insanın

çekindiği, korktuğu Necati Bey’in ne kadar

zarif bir insan olduğunu gördüm. Bence

bu, Tekfen kültürünün başladığı nokta gibi

görünüyor. Çünkü bu zarafet onlarda hep

olan bir şeydi. Hem son derece resmi ve o

saygıyı oluşturacak mesafede durup, hem

de sevgi dolu gözlerle bakmak herhalde

böyle bir şey olsa gerek. Dikkat ederseniz,

Tekfen’de uzun yıllar çalışmış insanlarda bu

vardır. Hem sever, hem sayar. Hem sevilir,

hem sayılır.

sinin önemini fark ettim. Stresli bir iş yapılıyor orada. Boruları

taşıyan var, kaynakçısı var, formeni, teknisyeni, işçisi var... Bir ara-

ya geldiğimizde, özellikle bizi zorlayan bir koşul varsa, herkes bir-

birine bir şekilde sahip çıkıyor. Bu altı ay içerisinde ben bunu gör-

düm. İnsanlar birbirini desteklemeye, ortak bir iş yapmaya

eğilimliler. Kilit noktalarda kilit insanlar var ve hiçbir şekilde bilgi-

lerini paylaşmaktan çekinmiyorlar. Bu işi de bizi aşağıda görerek

değil, denkleri gibi diyalog kurarak yapıyorlar. Bir şey ters gittiyse,

“Bunun sorumlusu sensin,” diyerek işin içinden çıkmıyorlar. Şan-

tiyenin yaşça en genç mühendislerinden biriyim. Çünkü mezun

olur olmaz direkt olarak iş hayatına atıldım. Ama şu zamana kadar

kimse kalkıp yaşımdan dolayı beni ezmeye ya da sorumluluğu üze-

rimden alıp da başkasına vermeye kalkmadı. Sınırlarımı zorlama-

ya çalışıyorlar. İyi de oluyor. Çok şey öğreniyorum bu sayede.

Bu özellikler niçin başka şirketlerde yok da Tekfen’de var?

Tekfen’in farkı ne?

Müslim Torun

Tekfen’in kültürüne ayak uyduramayanlar elenir. Genelde

Tekfen’in kültürünü benimseyenler bu şirkette kalır ve bu kültürü

sürdürür. Sonra da yeni kuşaklara aktarmaya çalışır. Genç bir ar-

kadaşımla ben, eğer açık fikirliysem, aynı bilgiye ulaştığımız için

ortak bir dili rahatlıkla konuşabiliriz. Böyle olunca kuşak farkı

diye bir şey de kalmıyor. Aramızdaki tek fark ne? Elektrikler kesil-

diği zaman yeni kuşak duruyor, “Her şey bitti!” diyor. Oysa eski

kuşak kalemini alıp, “Biz bunu 10 sene, 15 sene evvel böyle yapar-

dık, gene yaparız,” diyerek çalışmaya devam ediyor. Genç arkadaş-

lara da teknolojiye bu kadar bağımlı olmamalarını, akıllarını kulla-

narak bazı şeyleri çözmeye çalışmalarını sürekli telkin ediyoruz.

Atilla Yücesan

Ben 10 sene başka bir şirkette çalıştıktan sonra 1990 yılında

Tekfen’e geldim. Teklif Grubu’nda iç alım elemanı olarak işe başla-

dım. Şef olarak 25 yılımı doldurdum. Şu anda hâlâ aynı grupta ça-

lışıyorum. İşin en güzel yanı, aynı grup arkadaşlarımla, o kadar

zamandır birlikte çalışıyor olmamız. Yani tam bir aile gibi. 1990

senesinde az bir tecrübe ile işe başlamıştım, şimdi tabii epeyce de-

neyim sahibi olduk. Şimdi artık öğrendiklerimizi, birikimlerimizi

olduğu gibi yeni nesle aktarma zamanı. Bunun bilincine vardık

Tekfen’de. Tecrübeye tecrübe kattık, insanları çok iyi tanıdık. He-

pimiz aynı kültürü aldık.

Hüseyin Sezgin

Bir Belçika atasözü, “Tecrübe, kel kaldıktan sonra hayatın size ta-

rak vermesidir,” der. Yani biz o tarağı, saçları dökülmeden arka-

daşlara vermek istiyoruz, alan olursa tabii.