Background Image
Previous Page  37 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 37 / 44 Next Page
Page Background

37

RABIH ABOU KHALIL ILE KONSERE DAIR BIR SÖYLEŞI

Tekfen Filarmoni’nin konuk solistlerinden Lübnanlı Rabih Abou Khalil, Beyrut’ta doğup büyümüş dünyaca ünlü bir müzisyen. Lübnan

Savaşı’nın çıkmasıyla ülkesinden ayrılarak Almanya’ya yerleşen Rabih Abou Khalil, Doğu Batı enstrümanları ve müziğinin sentezinde caz

formunu da kullanarak, etnik caz alanında dünyaca tanınan yapıtlara imza attı. Konserde Tekfen Filarmoni ile birlikte “Üç Kişilik Suşi” adlı

eserini seslendiren Rabih Abou Khalil, Açık Radyo’nun Açık Dergi Programı’na da konuk oldu. İşte bu söyleşiden satırbaşları:

Açık Radyo:

“Üç Kişilik Suşi” ilginç bir başlık. Nedir bu başlığın hikâyesi?

Rabih Abou Khalil:

Tabii bir parçanın ismini koymak hiç de o kadar kolay

olmuyor. Çünkü çok karmaşık bir yaratım süreci. Parçanın içindeki müziği

birkaç kelimeyle ifade etmek çok zor. Ancak isim illa eseri yansıtacak diye

bir kural da yok. Bu örnekte olduğu gibi… “Üç Kişilik Suşi” aslında bir aşk

parçası. Bir gün, Amerikalı bir dostumla sufi müzik dinlerken ona dönerek

sordum, “John, sen Sufi sever misin?” O da cevap verdi, “Sevmez miyim?

Tabii ki severim. Daha dün yedim, üstelik şahaneydi!” Bu sürreal absürt

yanlış anlama beni hemen o anda, eserin adını “Üç Kişilik Suşi” koymaya

yöneltti.

Açık Radyo:

Bu parçayı konser için seçmenizin özel bir nedeni var mı?

RabihAbouKhalil:

Bu eseri seçmek kolay da olmadı, zor da. Bu, neredeyse

25 yıllık bir beste. Çok uzun bir süredir de çalmadım. Daha önce dünya-

nın farklı yerlerinde birçok kez orkestrayla seslendirmiştik. Tabii eserler ve

notalar hep aynı kalıyor, ama ben değiştim ve bugün bu parçayı bam-

başka bir şekilde çalmak istiyorum. O nedenle iki gündür provalarda

orkestraya sürekli müdahale etmek zorunda kaldım, “Yok yok, öyle

değil böyle çalın!” diye. Şef de, müzisyenler de, “Ama burada öyle

yazmıyor” diyorlar. Ben de onlara, “Böyle çalarsak daha iyi olacak”

diyorum. Kültürler arası etkileşimi ve çalışmayı çok önemsiyo-

rum. Lübnan’da doğdum, genç yaşta Almanya’ya gittim. Şimdi

Fransa’da yaşıyorum ve farklı kültürlerden gelen geleneklerin,

tatların, seslerin hayatımızı çok zenginleştirebileceğine ina-

nıyorum. İstanbul da böyle bir şehir. Bu parçayı seçmemde

biraz da bunlar etkili oldu.

Açık Radyo:

Tam da kültürler arasındaki etkileşimden

söz etmişken, Üç Denizin Sesi olan bir orkestrasıyla çal-

mak nasıl bir his?

Rabih Abou Khalil:

Ben çok şaşırdım doğrusu. Bu ka-

dar çok uluslu, bu kadar renkli bir orkestra beklemiyor-

dum. O kadar çok ülkenin müzisyeni var ki orkestrada;

Ukrayna’dan, Romanya’dan, Rusya’dan, Moldovya’dan,

Ürdün’den, Mısır’dan... Şefimiz de Özbek, ama yine de

orkestra tek vücut olarak bir İstanbul orkestrası hissini

veriyor bana. Ben müziğimde çok farklı ritimler kullan-

mayı severim ve bunu her orkestra kolay kolay algılaya-

maz. Halbuki burada hiç zorluk çekmeden farklı ritim-

lerde çok güzel neticeler aldık. Bugüne kadar üç prova

yaptıysak da parça çok iyi bir noktada, o yüzden konseri

heyecanla bekliyorum.

Açık Radyo:

Rabih Abou Khalil’e sorduğum soruyu,

şimdi tersten Dori Hanım’a sormak istiyorum. Siz niye

Rabih Abou Khalil’i bu konser için özellikle istediniz?

Dori Kiss Kalafat:

Çünkü ben şahsen onu uzun sene-

lerdir, çok severek dinliyorum. Akdeniz deyince ilk akla

gelen enstrüman ud oluyor. Bu yılki 60. yıl kurgusunu

düşünürken, Akdeniz’i temsil etmek için ud, ud deyince

de Lübnan’dan Rabih Abou Khalil aklımıza geldi. Bundan

başka da bir isim düşünmedik açıkçası. Şansımıza onun da

programı denk geldi, müsaitti ve kabul etti. Bundan dolayı da

çok mutluyuz.